![](https://tarihbilgileri.com.tr/wp-content/uploads/2024/01/amasya-1.jpg)
Kemal Atatürk, Nutuk’ta “Amasya
Görüşmeleri” hakkında ve bu görüşmelerde Salih Paşa ile Heyet-i
Temsiliye adına imzalanan protokoller hakkında ayrıntılı bilgiler
vermektedir.
“Efendiler, hatırlayacaksınız, Bahriye Nazırı Salih Paşa ile
Amasya’da buluşmak kararlaştırılmıştı. Nazır Paşa ile hükümetin dış
siyaseti, iç yönetimi ve ordunun geleceği ile ilgili konular üzerinde
görüşme olasılığı vardı. Bunun için, daha önce kolordu komutanlarının
düşünce ve görüşlerini bilmek bence pek yararlı olacaktı.
14 Ekim 1919 günlü şifre telimde, kolordu komutanlarının bu üç
nokta ile ilgili görüşlerini rica ettim. Komutanların raporlarını
belgeler arasında okursunuz.
Salih Paşa, 15 Ekimde İstanbul’dan yola çıktı. Biz de 16 Ekimde
Sivas’tan yola çıktık. 18 Ekimde Amasya’da bulunduk. Salih Paşaya,
uğrayacağı iskelelerde milli teşkilatlarca parlak karşılama törenleri
yapılması ve bizim adımıza “ Hoş geldiniz” denilmesi için yönerge
verilmişti.
Biz de, Amasya’da, pek büyük gösterilerle kendisini karşıladık.
Salih Paşa ile Amasya’da 20 Ekimde başlayan görüşmelerimiz, 22
Ekimde sona erdi. Üç gün süren görüşmeler sonunda ikişer sayı olmak
üzere beş tane protokol düzenlendi. Bu beş protokolden üçünü, Salih
Paşa’da kalanları biz, bizde kalanları Salih Paşa imzaladık. İki tane
protokol, gizli sayılarak imza edilmedi.
Amasya buluşması sonucu olan kararlar, kolordulara da bildirildi.
Efendiler, sıra gelmişken bir noktayı belirtmek isterim. Biz
milli teşkilatların ve Heyeti Temsiliye’nin İstanbul Hükümetince resmi
olarak tanınmış bir siyasal varlık olduğunu; görüşmelerimizin resmi
olduğunu ve sonuçlarına göre iş görmek gerektiğinin taraflarca kabul
edilmiş bulunduğunu açıkça ortaya koydurmak istiyorduk.
Bunun, için, görüşme sonuçları ile ilgili tutanakların protokol
olduğunu kabul ettirmek ve İstanbul Hükümetinin delegesi olan Bahriye
Nazırına imzalatmak önemli idi.
21 Ekim 1919 günlü protokole yazılanların, denilebilir ki, hemen
hepsi Salih Paşa’nın önerileri olup kabulünde sakınca görülmeyen
birtakım maddelerdi.”
İkinci Protokol
22 Ekim 1919 günlü ikinci protokol, uzun süren bir görüşme ve tartışmanın tutanak özetidir.
Bu görüşmede, tarafların halifelik ve padişahlık konusunda
karşılıklı güvenceleri ile ilgili ayrıntıları gösteren bir başlangıçtan
sonra, Sivas Kongresi’nin 11 Eylül 1919 günlü bildirisindeki maddelerin
görüşülmesine başlandı:
1- Bildirinin birinci maddesinde tasarlanıp kabul
edilen sınırın, en az bir istek olmak üzere, elde edilmesi gerektiği,
birlikte kabul olundu.
Kürtlerin bağımsızlığını gerçekleştirme amacını güder gibi
görünerek yapılmakta olan karıştırıcılığın önüne geçmek uygun görüldü.
Şimdi yabancıların işgalinde bulunan bölgelerden, Kilikya’yı, Arabistan
ile Türkiye arasında bir tampon devlet meydana getirmek için anayurttan
ayırmak istendiği söz konusu edildi. Anadolu’nun en koyu Türk ortamı ve
en verimli, zengin bir bölgesi olan bu toprakların hiçbir yolla
ayrılmasının kabul edilmeyeceği; Aydın İlinin de aynı kesinlikle ve
yeğlikle yurdun bölünmez parçalarından olduğu ilkesi genel olarak kabul
edildi.
Trakya sorununa gelince: burada da, sözde bir bağımsız hükümet
ve gerçekte bir sömürge kurmak ve böylelikle Doğu Trakya’dan da
Midye-Enez çizgisine kadar olan bölgeyi bizden ayırmak amacı
güdülebileceği düşünüldü. Fakat, Edirne’yi ve Meriç sınırını bir
bağımsız İslâm Hükümetine katılmak için bile olsa, hiçbir şekilde
bırakmamak ilkesi, ortaklaşa uydun görüldü. Bununla birlikte, bütün bu
maddede söz konusu edilen şeyler üzerinde yasama kurulunun vereceği en
son karara elbette uyulacaktı, dendi.
2- Bildirinin dördüncü maddesinde Müslüman olmayan
halka, siyasal egemenliğimizi ve toplumsal dengemizi bozacak nitelikte
ayrıcalıklar verilmesinin kabul edilemeyeceğini belirten fıkra, önemle
görüşüldü. Bu kaydın, bağımsızlığımızı gerçekten sağlamak için, elde
edilmesi zorunlu bir istek niteliğinde sayılması ve bundan yapılacak en
ufak bir fedakârlığın bağımsızlığımızı kökten sarsacağı ortaya konuldu.
Bu dördüncü maddede söz konusu olan, Hıristiyan halka çok ayrıcalıklar
vermemek ilkesi, gerçekleştirmemiz gerekli bir amaç olarak kabul
edilmiştir. Bununla birlikte, gerek bu konuda, gerekse yaşama hakkımızın
savunulması yolundaki başka isteklerimizle ilgili konularda –birinci
maddenin sonunda olduğu gibi burada da –Meclisi Milli’nin görüşüne ve
kararına uyulacağı kaydı konuldu.
3- Bildirinin yedinci maddesine göre bağımsızlığımız
tam korunmak koşuluyla, teknik, sınai ve ekonomi ihtiyaçlarımızın nasıl
sağlanacağı konusu tartışıldı.Ülkemize pek çok sermaye dökecek bir
devlet bulunursa bunun maliye işlerimiz üzerinde isteyebileceği
denetleme hakkının kapsamı kestirilemeyeceğinden, bu konunun
bağımsızlığımızı ve gerçek ulusal çıkarlarımızı zarara uğratmayacak
biçimde, uzmanlarca esaslı bir şekilde düşünülerek sınırlanması ve
belirtilmesinden sonra Meclisi Milli’ce uygun görülecek şeklin kabulü
görüşüldü.
4- 11 Eylül 1919 tarihli Sivas Kongresi kararlarının
diğer maddeleri de Meclis-i Mebusan’ın kabulüne sunulmak koşuluyla genel
olarak uygun görüldü.
5- Bundan sonra, Sivas Kongresi’nin 4 Eylül 1919
tarihli kararlarının örgütler bölümü ile ilgili on birinci maddesinde
yer alan “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”nin durumu ve
bundan sonraki çalışma biçimi ve alanı söz konusu oldu.
Bu maddede, milli iradeyi egemen kılacak olan Meclisi Milli’nin
yasama ve denetleme haklarına güven ve serbestlikle sahip olduktan ve bu
güven Meclisi Milli’ce belirtildikten sonra, cemiyetin ne olacağının
kongre kararıyla belli edileceği açıklanmıştır. Burada söz konusu olan
kongrenin şimdiye kadar yapılmış olan Erzurum ve Sivas Kongreleri gibi
dışarıda ayrı bir kongre halinde olması koşuluna bağlı değildir,
denildi.
Cemiyetin programını kabul eden milletvekilleri, cemiyetin
tüzüğünde açıklanmış olan delegeler gibi sayılarak yapacakları özel
toplantı, kongre yerine geçebilir. Bundan sonra, Meclisi Milli’nin
İstanbul’da tam güvenlik içinde, serbest olarak görev yapabilmesi
gerekir, dendi. Bunun, şimdiki koşullara göre ne ölçü de sağlanabileceği
düşünüldü. İstanbul’un yabancılar elinde bulunması dolayısıyla,
milletvekillerinin yasama görevlerini gereği gibi yapmalarına durumun
pek elverişli olamayacağı düşüncesi belirdi. Yetmiş Savaşında
Fıransızların Bordo’da (Bordeaux) ve yakın zamanlarda Almanların
Vaymar’da (Weimar) yaptıkları gibi barışın yapılmasına kadar geçici
olarak Meclisi Milli’nin Anadolu’’a İstanbul Hükümeti’nin uygun göreceği
güvenilir bir yerde toplanması uygun görüldü.
Meclisi Milli’nin toplanmasından sonra güvenlik ve dokunulmazlık
derecesi belli olacağından tam güven görülürse Cemiyet Heyeti
Temsiliyesi’nin dağıtılarak teşkilatlarının çalışma amaçlarını, kongre
yerine geçecek olan özel bir toplantıda kararlaştırılacağı belirtildi.
Milletvekillerinin seçiminde tam serbestlik bulunması gerektiği
hükümetçe buyurulmuş olduğundan, seçimler yapılırken Cemiyet Heyeti
Temsiliyesi’nce karışılmamakta olduğu bildirildi.
Milletvekilleri arasında İttihat ve Terakki üyesi ve orduda
kötülüğü görülmüş kimseler bulunursa, bunların milletvekilli seçilmesine
meydan vermemek için, Heyeti Temsiliye’ce uyarma yollu, uygun biçimde
bazı örgütlemelerde bulunulmasının yerinde olacağı da düşünüldü. Heyeti
Temsiliye’nin bu konuda nasıl aracılık yapacağı da ayrıca bir formül
halinde üçüncü bir protokol düzenlendi.
Birinci ve üçüncü protokoller Salih Paşa’nın önerileri olup
hayata geçirilmemiştir. Ayrıca, gizli sayılıp imzalanmayan 4. ve 5.
protokol bulunmaktadır.